Neden "la Dulse"?
Avram Galante'nin bildirmiş olduğu, İzmir ve civarında Yahudiler tarafından uygulanmış olan la Dulse geleneği, İbrani takvimine göre tekufot'a tekabül eden, İlkbahar mevsiminin belli bir gecesinde, su içme yasağını içermekteydi.
Tekufot diye tanınan mevsim
değişikliklerini gösteren takvim.
Amsterdam, 1686.İbrani senesinde, tekufa kelimesinin çoğul şekli kullanılarak, tekufot olarak tanınan, 4 adet tekufotmevcuttur. İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış olmak üzere, her biri, mevsimlerin değiştiği gündönümlerine rastlar.
değişikliklerini gösteren takvim.
Amsterdam, 1686.İbrani senesinde, tekufa kelimesinin çoğul şekli kullanılarak, tekufot olarak tanınan, 4 adet tekufotmevcuttur. İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış olmak üzere, her biri, mevsimlerin değiştiği gündönümlerine rastlar.
Yahudilerin İzmir'de toplu olarak yaşadıkları mahallelerde haberciler, İlkbaharda gün ve gecenin eşit olduğu 21 Mart günününü 22 Marta bağlayan zaman dilimini kastederek, "Mirad ke a las oras ... es la dulse. Guadravos ke el Dio vos guadre" diye bağırarak, halkı su içmeğe karşı ikaz ederlerdi. Daha sonraları ise, bağırarak yapılan bu haber verme şekli, su içme yasağının bildirildiği ve işyerlerinde dağıtılan kâğıt parçalarına değiştirildi. Zamanla ise, kayboldu.
Yahudi folklorunda mevcut bir inanca göre, mevsimlerin değiştikleri anlarda, suları bekleyen melekler de aralarında değişirler. Bu sirada, suların başı boş kalmasından istifade eden şeytan, suları zehirler. Bu inanca göre, bu zehirin etkisinden korunabilmek için, gecenin ayni sıralarında su içmemeğe dikkat edilmelidir.
Diğer taraftan, bu geleneğin sadece İzmir ve civarında, la dulse diye tanınmış olması ilginçtir. Bunun tek görünür izahı kanımızca, ayni gün boyunca, İzmir'in komşu şehri Manisa'da Nevruzbayramının mesir macunu dağıtılarak kutlanmakta olmasıdır. Bilindiği gibi, dulse Musevicede tatlı anlamına gelmekte olup, mesir macunu da tatlı bir maddeden oluşmaktadır.
Farsça "yeni yıl" anlamına gelen Nevruz ise, Türkiye'de özellikle Alevi toplumlar arasında çok popüler olan ve yörelere göre değişik şekillerde ve isimlerde kullanılan bir bayramdır. Çok tanrılı dinlerin bir kalıntısı olup, İlkbahar'da tabiatın tekrar canlanıp yenilenmesini temsil eder. Tarih boyunca, çok tanrılı kültürlerde, zamanın daire şeklinde yenilenerek ilerlediğine ve belirli zamanlarda, anlamlı ve kutsal olaylara sahne olduğuna inanılmıştır. Ayni zamanda, bu olaylar, özel ritüellerle kutlanılan birtakım bayramların var oluş nedenlerini oluşturmuşlardır. Evrenin yaratılışının da mevsim değişikliklerine bağlandığı bayramların, beşbin yıllık bir mazileri olup, bu bayramlar, tüm kültürlerin ortak bir öğesini oluşturmuşlardır.
Bağbozumu şenliği. Antalya Arkeoloji MüzesiNevruz'un temelinde de bu ayni inanç yatmaktadır. Ayrıca, bu tip bayramların, evrenin yaratılışındaki karmakaşlığın yaşanmasına bağlı olarak, birtakım toplu coşkunluk ifadeleri ile kutlanması, geleneklere dahil edilmiştir.
Yunan mitolojisinde Dionizos, Roma mitolojisinde ise Baküs diye tanınan şarap tanrısı adına, bağbozumu sırasında şenlik ve serbesti içerisinde kutlanan bayramın da,Nevruz'un Anadolu halkı tarafından benimsenmesinin alt yapısında, büyük bir olasılıkla, etkisi olmuştur.
Kuzu Bayramı
Yukarda bahsi geçen, yaratılışı simgeleyen bayramlar dizisine, Sabetaycı toplumun litürjisinde yer alan Kuzu Bayramı eklenmiştir.
Nevruz'a rastlayan bu bayram, la dulse geleneğinde su içme yasağının geçerli olduğu, 21 Mart günününü 22 Marta bağlayan gece kutlanırdı. Yalnız evli çiftlerin katılabildikleri kutlama etkinliğine, kadınların en güzel giysilerini giyerek ve mücehverlerini takarak katılmaları ve sofrayı kurmaları adetti. Bayramın kutlanması sırasında, İlkbahar mevsiminin kuzusu ilk defa yendiğinden, bu bayram Kuzu Bayramı olarak bilinir. Kutlama şöleni sırasındai gecenin belli bir anında ışıkların söndürülmesini takiben, çiftler aralarında değişerek, kutlamanın toplu bir orjiye dönüştüğü bildirilmiştir.
Kuzu Bayramı'nın kutlanma tarzı ile, Anadolu'nun Ailevi toplumları tarafından uygulandığı iddia edilen, mum söndü alemi arasindaki benzerlik, bu arada dikkatimizi çekmektedir. Mevcut söylentilere göre, kadınlı erkekli olarak, çalgı ve içki eşlliğinde uygulanan bu toplantı da, ışıkların söndürülmesi ile, toplu olarak uygulanan bir orjiye dönüşür.
İhtida ettikten sonra, Sabetay Sevi'nin Bektaşi tarikatının ileri gelenlerinden Mehmet Niyazi ile arkadaşlık kurduğu ve Bektaşi törenlerine katıldığı bilinmektedir.
Diğer taraftan, Sabetaycı düşünce, dinler arasındaki sınırlandırmaların ve birtakım yasakların iptali yönundeki liberal yönleri ile, Alevilik ve Bektaşilik gibi Osmanlı gizemli akımları ile bir yaklaşım halinde olmuştur. Nitekim Sabeyaycı Müminler, ilk senelerinde, dervişlerin Osmanlıca dilindeki littürjilerini benimsemişlerdir.
Kanımızca, bu yaklaşımın yanı sıra, la dulse geleneği de, Kuzu Bayramı'nın Nevruz'a denk gelmesini etkilemiş ve bu arada, Sabetaycı düşünce ile Osmanlı gizemciliği arasındaki etkileşim,Kuzu Bayramı'nın kutlanma tarzını tespit etmiştir.
Yazının kaynağı : Gad Nassi - ''La dulse''den ''Kuzu bayramı''na
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder