Asalak alarmı

''Bu blogda yayınlanan yazılar 5486 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun koruması altındadır.Blog sahibinin izni olmaksızın blog yazıları kısmen veya bütün olarak alıntılanamaz''

E. E. blogumuzun içeriğini kaynak belirtmeden yeterince kullandınız.Artık kaynak belirtin lütfen.

Asalak alarmı


Bu blogda gördüğünüz araştırmaları çalıp üstüne kendi adını etiket olarak basıp satan, bununla yetinmeyip kendi reklamını yapmak adına yine bu blogdaki araştırmaları çalıp sosyal medyada yaymaya devam eden , içerik hırsızlığını bir davranış biçimi haline getirmiş olan bu ruh hastasına Asalak veya Hırsız demek yetersiz kalıyor.Biz Türkçede size ait şeyleri bin kere uyarmanıza rağmen çalmaya devam eden bu tarz kişilere ne diyoruz, neydi bu insanların yoksunu olduğu şey ?

14 Ocak 2015 Çarşamba

Hande Ataizi - Muammer Aksoy - Oktay Rıfat

Hande Ataizi bir ropörtajında ailesini şöyle anlatmış:

      '' Bir de şu ‘‘Ataizi’’ soyadı var. Eğer bundan murat ‘‘Atatürk’’ ise...
 - Babaannemin babası Mehmet Ali Okar, Selanik kökenli. Mustafa Kemal'le aynı dönemde Harbiye'ye gitmiş, ayrıca TBMM'nin ilk dönem milletvekili. Daha sonra Selanik'ten İzmir'e gelmişler. İzmir o tarihlerde büyük bir deprem yaşıyor, herkes çadırlara çıkıyor. Mustafa Kemal bir gün onları ziyarete geliyor. İclal Anneanne kendisine kahve ikram ediyor. O kahve fincanı hâlâ en özel hatıra olarak özenle saklanıyor. Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra, Atatürk'ün izinde olunduğunu belirtmek üzere ‘Ataizi’ soyadını almışlar.''


Hande Ataizi'nin babaaanesi Türkan Ataizi'nin kardeşi:

                           


Türkan Ataizi'nin kardeşi Müntakim Okar'ın  kayınpederi:

Cumhuriyet, 22 Mart 1955, Sayfa 2




Şükrü Yeğin'in damadı Semih Yolalan'ın annesi:



Semih Yolalan'ın eniştesi :

Cumhuriyet, 21 Aralık 2001, Sayfa 9




Muzaffer ve Muammer Aksoy'un amcaları Halid Aksoy'un oğlu:





Not: Ali Rıza Aksoy'un kardeşi Türkan Rıfat Horozcu,  şair Oktay Rıfat'ın eşiydi.


Hande Ataizi'nin babaannesinin babası  Mehmet Ali Okar:

''Mehmet Ali Okar 1880’de Selanik’te, Ömer Avni Bey’in oğlu olarak dünyaya gelir. Atatürk ile mahalle arkadaşıdır. İkisi de aynı dönemde, Harbiye okulunda okur. 1902 yılında diploma alır ve teğmen olarak, Üçüncü Ordu’ya tayin edilir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 18. üyesi olarak, etrafındaki genç subayları ve köylüleri, gizlice cemiyete üye yapmak için çaba sarf eder, başarılı da olur. Manastır, Selanik, Prizren ve Yanya bölgelerinde ilk filizlerinin atıldığı İttihat ve Terakki’nin üyeleri, birbirlerini tanımak için “Hilal” parolasını kullanır. Üye olacak genç subaylar, gece yarısı gözleri bağlanarak yemin ettirilmeye getirilir. Yemin edecekleri odada gözleri açılır. Odada kırmızı gömlek giymiş, yüzleri siyah maskeli iki kişi, masa üzerinde ise, Kur’an’ı Kerim, tabanca ve hançer bulunur. Bu odada yemin ettirilen kişi artık İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üyesi olur. Bu işlem köylüler için de aynı şekilde tekrar edilir. 31 Mart Vakası olmadan önce, 21 Mart’ta iki tane Türk subayı öldürülür. Mehmet Ali Bey bu olayı soruşturmak üzere görevlendirilir. Katilleri kendine has usuller ile yakalayınca bu olayın, bölgede karışıklık çıkması için bir planlandığı, aslında 31 Mart’ta yapılması gereken bu olayın, tarih yanlış anlaşıldığı için 21 Mart’ta gerçekleştirildiğini ortaya çıkarır. Bu olaylar sırasında, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden genç subay arkadaşları ile Osmanlı Ordusu’ndan ayrılıp, silahlanarak dağlara çıkar. İkinci Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve ikinci Meşrutiyet'in ilan edilmesinden ardından ordudaki görevine geri döner.''

                    Devamı:  Bir İttihatçı Subayın Portresi


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder